Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) tarafından 10 Ekim 2023 tarihinde yapılan bir açıklamada, Ege Denizi’nde 28 Ocak’tan bu yana büyüklüğü 4,8 olan 400’ün üzerinde deprem meydana geldiği bildirildi. Bu depremler, Santorini Adası’nın kuzeydoğusunda devam etti ve büyüklüğü 4,9’a ulaşan 100’den fazla sarsıntı daha gerçekleşti. Türkiye, Kahramanmaraş depremiyle asrın felaketini yaşadıktan sonra Ege Denizi’ndeki deprem fırtınasını önemli bir gündem maddesi olarak görmeye başladı.
Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Koray Çetin Önalan, Ege Bölgesi’nde yaşanan depremlerle ilgili yaptığı değerlendirmelerde, sarsıntıların bölgedeki fay hatlarıyla bağlantılı olduğunu belirtti. Önalan, Ege Bölgesi’nin dünyanın sismik aktivite açısından en yoğun bölgelerinden biri olduğunu ifade ederek, “Yunanistan’ın güneyinden başlayıp Girit Adası’nın güneyini geçerek Anadolu topraklarına doğru devam eden bir Girit süturu var. Bu zon boyunca Afrika levhası Ege plakasının altına dalıyor. Diğer yandan, Anadolu levhası yıllık ortalama 2,5 santim batıya doğru kayıyor” dedi. Önalan ayrıca, bölgedeki sıkışma rejiminin Ege Bölgesi’nin depremselliğini tanımlayan bir durum olduğunu vurguladı. Geçmişte burada çok büyük depremler ve volkanik hareketlerin yaşandığını söyleyen Önalan, son depremler için “deprem fırtınası” terimini kullandı.
Önalan, depremlerin iki potansiyel sonucunun bulunduğunu ifade etti. Bunlardan ilki, depremlerin zamanla sönümlenerek belli bir noktada durması, ikincisi ise istenmeyen bir durum olan büyük bir depreme dönüşmesi. Şu anda depremlerin belli bir noktada duracağını umduklarını belirten Önalan, “Ancak bu tahminler kesin değil” diye konuştu. Ayrıca, depremlerin Türkiye’ye şu an itibariyle bir etkisinin olmadığını, ancak sarsıntıların 6 büyüklüğünün üzerine çıkması durumunda Türkiye’nin Ege kıyıları için ciddi bir tehdit oluşturabileceğini ifade etti. “Eger 6 büyüklüğündeki depremler daha da yükselirse, Ege kıyılarımızda tsunami riski ortaya çıkabilir” uyarısında bulundu.
Önalan, depremlerin bir ikinci boyutu olan volkanik tehlikeye de dikkat çekti. Ege Bölgesi’nde şu ana kadar yaşanmamış ancak muhtemel bir volkanik tehlikenin varlığını kaydeden Önalan, “Bu volkanlar, on bin yılda bir harekete geçme potansiyeline sahip” dedi. Türkiye’de doğal kaynaklı afetlerin hâlâ büyük bir risk oluşturduğunu vurgulayan Önalan, yapılaşma sürecinde fazla risk alındığını belirtti. “Hiç yapılaşmaya gidilmemesi gereken yerleri imara açtık. Bayraklı ve Çiğli gibi bölgeler, tarım yapılması gereken alanlar” ifadelerini kullandı. İzmir’in altyapısının, 4.5 milyonluk bir nüfusu taşıyacak durumda olmadığını söyleyen Önalan, kentsel dönüşüm gibi stratejileri uygulamadan önce, uzun vadede afet planlarının gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Sözlerini sonlandıran Önalan, büyük kentlerin nüfusunu yavaş yavaş azaltmak gerektiğini ve bu nüfus yoğunluğunun devam ettiği sürece afetlerle ilgili kısa vadede yapılacak bir şeyin olmadığını dile getirdi. Böylelikle, Ege Denizi’ndeki depremler ve potansiyel afet riskleri konusunda hem yetkililerin hem de halkın dikkatli olması gerektiğini vurgulamış oldu.