admin

admin

23 Aralık 2024 Pazartesi

Türk Tıp Tarihinde İlk Doğumevi Kurulumu

Türk Tıp Tarihinde İlk Doğumevi Kurulumu
0

BEĞENDİM

Türk Tıp Tarihinin İlk Doğum Evi: Demirkapı Viladethanesi

Türk tıp tarihinin önemli bir parçasını oluşturan Demirkapı Viladethanesi, Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş tarafından detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Altıntaş’a göre, Osmanlı Cihan Devleti döneminde kadınların çoğunlukla evde ebeler tarafından doğum yaptığı, bu durumun da gayrimeşru çocukların doğumunu kapsamadığı düşünceleri yaygındır. Ancak, Demirkapı Viladethanesi’nin açılma amacı tam olarak bu düşünceleri aşarak, tüm kadınların doğumlarını güvenli bir ortamda gerçekleştirmesini sağlamak üzerine kurulmuştur.

Doğumevinin kuruluşu, 1892 yılında dönemin kadın hastalıkları uzmanı Besim Ömer Akalın tarafından gerçekleştirilmiştir. Altıntaş, Besim Ömer’in kendine ait imkanlarla bulduğu iki katlı bir binayı restore ettikten sonra doğumevini açtığını ifade etmektedir. Akalın, açılışını yaptığı bu tesis için yazdığı yazılarla Sultan 2. Abdülhamid’i ikna etmeyi başarmıştır. Gülhane Parkı içindeki bu iki katlı ilk doğumevi, günümüzde restorasyon çalışmalarının ardından İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi olarak faaliyet göstermektedir.

Prof. Dr. Ayten Altıntaş, ebelik mesleğinin kültürümüzdeki önemine de değinerek, doğumun tarih boyunca ebeler tarafından gerçekleştirildiğini, ancak özellikle kimsesizler ve problemli doğumların olduğunda hekim müdahalesinin gerektiğini vurgulamaktadır. Osmanlı döneminde bir kadının hamileliğini hissettiğinde, mahalledeki güvenilir bir ebe ile anlaşarak doğuma hazırlandığını anlatmaktadır. Bu da, ebelik mesleğinin toplumda ne denli önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.

Ayrıca, Besim Ömer Akalın’ın doğumevi açma çabasının arka planını anlatan Altıntaş, modern tıbbın ihtiyaçlarını yanıtlamak üzere ilk defa bir doğumevi açmanın gerekliliğini vurgulamış, bu çabanın Osmanlı padişahı tarafından daha önce reddedildiğini belirtmiştir. Besim Ömer, daha önceki tıp hocalarının dile getirdiği ihtiyaçları dikkate alarak, kendi imkanlarıyla Demirkapı civarında bir yer bulup doğumevi açmak istemiştir. Bu yer, o dönemin askeri kışlası ve tıp eğitiminin gerçekleştiği bölge olmuştur.

Sultan 2. Abdülhamid’in, Besim Ömer’in yazılarını okuduktan sonra doğumevinin gerekliliğini kabul ettiği ve bu amaçla yeni bir doğumevinin inşa edilmesi için büyük bir bütçe ayırdığı da önemli bir gelişmedir. Kadırga‘da inşa edilen yeni doğumevi, 1909’a kadar hizmet vermiştir. Bu tür tesislerin artışı, 19. yüzyılda ihtiyaç duyulan modern tıbbın bir göstergesi olarak öne çıkmıştır. Bu durumu Prof. Dr. Ayten Altıntaş, Besim Ömer’in bu konudaki mücadelesinin bir sonucu olarak değerlendirmektedir.

Günümüzde, “Yenidoğan çetesi” olarak bilinen olumsuz durumlarla ilgilide Altıntaş, tıp dünyasının ve doktorların üstlendiği sorumlulukları hatırlatarak, bebeklerin yaşama şansının arttırılması gerektiğine dikkat çekiyor. İnsan hayatının, en değerli varlık olarak anılması gerektiğini dile getirirken, değerlerin zaman içerisinde değiştiğini ve paranın daha ön planda olduğunu vurgulamaktadır. Bu durumun da tıptaki etik anlayışı etkilediğine değinmiştir.

Sonuç olarak, Prof. Dr. Ayten Altıntaş’ın aktarımları ile Demirkapı Viladethanesi, sadece bir doğumevi olmanın ötesinde, tarih boyunca kadın sağlığına ve doğuma dair önemli