23 Aralık 2024 Pazartesi
Semih Çelik’in Eyüpsultan’da Ayşenur Halil’i, Fatih’te ise İkbal Uzuner’i öldürdükten sonra Edirnekapı’daki surlardan atlayarak intihar etmesi, tüm Türkiye’de büyük bir yankı uyandırdı. Bu olay, toplumda tartışmalara yol açarken, İstanbul Medipol Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Duygu Buğa, yaşanan olayı ve arka planını derinlemesine ele aldı. Dr. Buğa, ‘İncel’ kavramının 2000’li yıllardan sonra öne çıkmaya başladığını belirtti. Bu grupların, sosyal medyada kapalı alanlar oluşturarak bir araya gelen, dışlanmış ve toplumda kendine yer bulamayan erkeklerden oluştuğunu ifade etti.
Dr. Buğa, incel gruplarının dinamiklerini, bir araya geldikleri sosyal medya platformlarında kadın düşmanlığı üzerine duygu ve düşüncelerini paylaştıkları bir ortam yarattıkları şeklinde açıkladı. “Toplum olarak erkeklere belirli kalıplar yüklüyoruz. Bu dışlanmışlık hissi, sosyal medya içinde başkalarıyla paylaşabilecekleri bir alan oluşturmalarına yol açıyor” dedi. Bu grupların, cinsiyetçi ve şiddet içerikli söylemleri yaydıkları bir mecra haline geldiğini vurguladı.
Konuşmasına devam eden Dr. Buğa, yaşanan şiddetin yalnızca bireysel bir korku yayma çabası olmadığını, aslında toplumda genel bir korku ortamı yaratma potansiyeline sahip olduğunu belirtti. “Bu şiddet söylemlerinin varlığı bile korku ortamı oluşturmakta” dedi. Genç kadınlarla yapılan görüşmelerde, bu kişilerin yaşadıkları tedirginliği ifade ettiklerini, kendilerini tehdit altında hissettiklerini ortaya koymuşlardır.
Dr. Buğa, bu tür grupların varlık sebebinin başında toplumsal eşitsizliklerin yattığını ifade etti. Özellikle cinsiyet eşitsizliğinin önemli bir faktör olduğuna dikkat çekti. “Toplumumuz, hem erkeklere hem de kadınlara büyük yükler yüklüyor. Erkeklerde ‘Erkeklik Krizi’ olarak adlandırdığımız bir durum söz konusu. Kendilerini yetersiz hissetmeleri, kırılgan hale gelmelerine yol açabiliyor ve bu durum, başkalarına karşı düşmanlık beslemelerine neden olabiliyor” diye ekledi.
Dr. Buğa, toplumsal eşitsizliklerin ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı. Konuşmasının sonunda, radikalleşmiş incellerin şiddet eylemlerine başvuran bireyler olduğunu belirtti. Bu insanların geçmişlerinde, özellikle de psikiyatrik hizmetlerden yoksun bir yaşam sürdüklerine dikkati çekti. “Bu durumu sadece bir hastalık olarak görmek yanıltıcıdır. Asıl derin sebepler vardır ve bunların başında çocukluk dönemi istismarı ile akran zorbalığı gibi travmalar bulunmaktadır” diyerek, sorunların köklerine inmenin gerekliliğini vurguladı.
Sonuç olarak, Dr. Buğa’nın açıklamaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan sorunların yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun olduğunu, buna karşı önlemler alınması gerektiğini gösteriyor. Şiddetin toplumsal bir problem olarak ele alınması gerektiği, mevcut cinsiyet kalıplarının sorgulanması ve toplumun tüm kesimlerinin bu problemin çözümüne yönelik ortak bir mücadele vermesinin önem taşıdığına işaret ediyor.