Hindistan, özellikle kadınların çocuklarının sağlığı için dua edip oruç tutarak nehirlerde gerçekleştirdikleri “Jivitputrika Festivali” sırasında büyük bir facia yaşadı. Bihar eyaletindeki bu festival, birçok ailenin sevdiklerini kaybetmesine neden oldu. Bihar Afet Yönetim Departmanı tarafından yapılan açıklamada, şiddetli yağışların etkili olduğu bölgedeki 15 farklı noktada meydana gelen boğulma olaylarında hayatını kaybedenlerin sayısının 46 olduğuna, bunlardan 37’sinin çocuk olduğuna dikkat çekildi. Dini ritüel sırasında suya giren birçok kişinin, nehirlerdeki tehlikeli su seviyelerini göz ardı ederek hayatlarını tehlikeye attığı vurgulandı. Arama kurtarma çalışmaları ise hâlâ devam etmekte.
Hindistan’da, dini bayramlar sırasında meydana gelen bu tür trajediler, ne yazık ki sıkça yaşanan bir durum. Özellikle Temmuz ayında Uttar Pradeş eyaletinde gerçekleştirilen bir ayin sırasında yaşanan izdihamda 121 kişi hayatını kaybetmişti. Bu tür olaylar, kalabalık ritüeller ve tatil dönemlerinde insanların bir araya gelmesiyle daha da sıklaşabiliyor. Kalabalık ortamlarda yaşanan kazalar, toplumda büyük acılara yol açarken, güvenlik önlemlerinin yetersizliği de halkın yaşamını tehdit eder hale geliyor.
Hindistan’ın iklimi de bu tür trajedilerin yaşanmasında etkili bir rol oynuyor. Her yıl Haziran ile Eylül ayları arasında gerçekleşen muson mevsimi, ülkenin çeşitli bölgelerinde yoğun yağışlar ve ani sellerle birlikte geliyor. Bu süreçte, özellikle nehirlerin su seviyeleri yükselmekte ve bu da halkın yaşadığı bölgelere doğrudan etki edebilmektedir. Muson döneminin getirdiği iklim koşulları, doğal afetlerin yanı sıra sosyal ve ekonomik sorunları da beraberinde getiriyor. Yağışlar, tahrip edici sel olaylarına neden olabilmekte ve bu da insan hayatını daha da riskli hale getirmektedir.
Festival sırasında meydana gelen bu ölümcül facia, toplumda derin bir üzüntü yaratmış durumda. Aileler, sevdiklerini kaybetmenin acısını yaşarken, yetkililerin olayları göz ardı etmeden güvenlik önlemleri alması gerektiği konusunda seslerini yükseltmeye başladılar. Hem yerel yönetimlerin hem de merkezi hükümetin, bu tür durumlardan ders çıkararak gelecek festivallerde daha etkili önlemler alması bekleniyor.
Sonuç olarak, Hindistan’da yaşanan bu tür trajik olaylar, sadece bir festivalin ötesinde, toplumsal güvenlik ve acil durum yönetimi konularında aciliyet teşkil eden sorunları gün yüzüne çıkarmaktadır. Muson mevsiminde artan riskler, halkın yaşam kalitesini etkilerken, aynı zamanda dini inançların ve geleneklerin nasıl daha güvenli bir şekilde yerine getirileceği konusunda düşünmek için bir fırsat sunuyor. Toplumun, yaşamı tehdit eden bu tür önlemleri dikkate alarak daha dikkatli ve bilinçli bir şekilde davranması gerektiği açıkça ortada.