İZMİR’in Bornova ilçesinde, 69 yaşındaki kanser hastası eşi İzadiye Teker’i evde yatağında uyurken tabanca ile vurarak öldüren R.T. (70) adlı şahıs, polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Bu trajik olay, özellikle yaşlı çiftin yaşadığı durum ve cinayetin işleniş şekli ile dikkat çekti.
Olay, 20.30 sularında Rafetpaşa Mahallesi’ndeki 5173. Sokakta gerçekleşti. R.T., eşi İzadiye Teker’in uykuda olduğu bir anda tabancayla ona ateş açtı. Sonrasında, R.T. 112 Acil Çağrı Merkezi’ni arayarak durumu bildirdi ve eşini silahla vurduğunu açıkça itiraf etti. İhbarın ardından, olay yerine hızla polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri, olay yerinde gerçekleştirdikleri ilk incelemede 69 yaşındaki İzadiye Teker’in hayatını kaybettiğini belirledi.
R.T., polis tarafından gözaltına alınırken, İzadiye Teker’in cansız bedeni ise, ilgili incelemelerin ardından İzmir Adli Tıp Kurumu morguna götürüldü. Bu olay, çevrede yaşayanları ve yakınları derinden etkileyen bir biçimde yaşandı. Eşine karşı işlenen bu tür bir şiddetin, özellikle yaşlı bireyler arasında neden gerçekleştiği ise ayrı bir tartışma konusu oldu.
Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürerken, birçok kişi cinayet nedeninin ne olabileceği konusunda çeşitli spekülasyonlarda bulundu. R.T.’nin eşine karşı neden böyle bir eyleme başvurduğu ve cinayet öncesi veya sonrası herhangi bir tartışma yaşanıp yaşanmadığı da merak edilen konular arasında yer aldı. Bu tür olaylar, toplumda yaşlı bireylerin maruz kaldığı şiddet ve zorbalık ilişkilerine ışık tutmakta önemli bir rol oynamaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda, Türkiye genelinde artan yaşlılar üzerinde gerçekleştirilen şiddet olayları, bu konunun önemi üzerinde daha fazla durulmasını gerektiriyor. Hem yaşlı bireylerin korunması hem de aile içinde şiddet sarmalının önlenmesi adına gerekli adımların atılması büyük bir gereklilik haline gelmiştir. R.T. ve eşi İzadiye Teker’in yaşadığı trajedi, toplumsal düzeyde bir farkındalık oluşturmayı ve yetkililerin bu tür durumları önlemek adına nasıl bir yol haritası izlemesi gerektiğini sorgulatmalıdır.
Sonuç olarak, İzmir’de gerçekleşen bu mide bulandıran cinayet, yalnızca bir aile dramı değil, aynı zamanda toplumun en hassas kesimlerinden biri olan yaşlı bireyler için bir çağrı niteliği taşımaktadır. Her bireyin güvenli bir yaşam sürme hakkı bulunduğu unutulmamalıdır. Yapılan soruşturmanın ardından olayın detayları netleşecek olsa da, bu tür üzücü olayların önlenmesi için toplumsal farkındalığın artırılması ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması zaruridir.